30 Eylül 2013 Pazartesi

The Stool Pigeon: A Short Story - Christina Hyun

The Stool Pigeon: A Short Story



Fiction » Thriller & suspense » Spies & espionage
Fiction » Literature » Literary

By Christina Hyun
Published: Sep. 10, 2013
Words: 990 (approximate)
Language: English
ISBN: 9781301187119


DescriptionA female State Security agent in the capital of North Korea gets the green light to betray her country's premier. The Graham Greene Birthplace Trust awarded "The Stool Pigeon" first place in the suspense category for short fiction at the 2012 Graham Greene Festival.






Christina Hyun - Biography

Christina Hyun is an award winning short story author and is currently writing her first novel - a political thriller. The Graham Greene Birthplace Trust awarded her short story, "The Stool Pigeon", first place in the suspense category for short fiction. Christina had the honor of traveling to Berkhamstead, England to receive her award at the 2012 Graham Greene Festival.

Her short story, "The Odd Job", was first published in Bellowing Ark, and it also took second place in Mom Writer's Literary Magazine's short fiction contest. She workshopped the "The Odd Job" at Zoetrope's online writing community to which she is grateful for critique and support.

Christina has been blogging at the Seattle PI newspaper since 2006 and is on hiatus to finish her novel.

http://blog.seattlepi.com/beastmom

28 Eylül 2013 Cumartesi

KİTAP ONERİ - ÖDÜLLÜ LOGICOMIX - En Çok Satan Çizgi Roman %60 İNDİRİMDE

                                                    Logicomix
https://nobelkitap.com/Default.asp



Yayınevi:Albatros
Yazarı:Apostolos Doksiadis, Hristos H. Papadimitriu
ISBN:9789759067151
Ebatı:17 x 24 cm
Sayfa Sayısı:345
New York Times En Çok Satan Çizgi Roman!Treviso Çizgi Roman Festivali ""En İyi Yabancı Çizgi Roman Ödülü""New Atlantic Bağımsız Kitap Satıcıları ÖdülüBertrand Russell Derneği Kitap ÖdülüHollanda Kitap Satıcıları ÖdülüTIME dergisi roman-dışı kategorisinde ""En iyi ilk 10 kitaptan biri""ABD, İngiltere, Kanada, Yunanistan, Hollanda, İtalya, Fransa, Almanya, Brezilya, Finlandiya, İran, Çin, Danimarka, Hırvatistan, İsrail, Japonya, Kore, Norveç, Polonya, Portekiz, Rusya, İspanya ve Tayvan'da yayımlandı! ""Logicomix hayatım boyunca okuduğum en iyi, en olağanüstü çizgi roman""-Bryan Appleyard-, Sunday Times""Harika bir çizgi roman! Bütün okuduğum kitaplar arasında popüler sanat ile ciddi tarihi en iyi biçimde birleştiren kitap.""-Calvin Reid-, Publishers Weekly""Logicomix, efsaneler, matematik, tiyatro ve 20. yüzyılın felsefe devlerinden oluşan öyküsüyle büyüleyici.""-Posy Simmonds-Anlamsız korkular, aile sırları, aşk, nefret, barış, savaş 20. yüzyılın en büyük felsefeci ve matematikçilerinden biri olan Prof. Bertrand Russel her insan gibi bu konular üzerinde düşünürken bizi çocukluğundan başlayan serüvenlerle dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Eski bir İngiliz konağında başlayan yolculuğumuz bir yandan bize Russel'ı tanıtırken, bu yolculukta Mantık biliminin efsanevi düşünürlerinden Frege, Hilbert, Gödel, Wittgenstein gibi bazıları ona eşlik ediyor. Mantık insanlığın ebedi sorunlarına çare olabilir mi? Çocuklara nasıl bir eğitim vermeliyiz? Evlilik, âşık olmak nedir? Bizi doğrudan ilgilendirmeyen bir savaşa katılmalı mıyız? Prof. Bertrand Russel Logicomix'te bu soruları Mantık bilimini kullanarak yanıtlamaya çalışıyor..(Tanıtım Bülteninden)

https://nobelkitap.com/Default.asp

24 Eylül 2013 Salı

ÇOCUK KİTAP ÖNERİ - ESKI EVİN KİRACILARI - ALMİLA AYDIN



ESKİ EVİN KİRACILARI

Aylin ve Aslı hava alanında birbirlerine sarılırken yine çok eğlenceli bir yaz geçireceklerini biliyorlardı. Hele Marco ve Silvia ile yaşayacakları yaz okulu etkinliklerini düşününce heyecanları daha da artıyordu. 





ALMILA AYDIN


1970 yılında İstanbul’da doğdu. 1992 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun oldu. 1992 ve 1996 yıllarında kısa bir süre Amerika’da bulundu. Aynı yıllar içinde California Üniversitesinde İngilizce öğrenimi gördü. Altın Kitaplar Yayınevinden; Gezgin Dedektifler ve Huysuz, Sakar, Korkak ve Yalnız Baykuş’un Anıları isimli dizileri yayınlanmıştır. 1997 yılından bu yana eşi ve kızıyla birlikte İtalya’ da yaşamını sürdürmektedir.

21 Eylül 2013 Cumartesi

SEVGİ HAKKINDA ÖĞRENDİĞİM 10 ŞEY - Sarah Butler - Altın Kitaplar


SEVGİ HAKKINDA ÖĞRENDİĞİM 10 ŞEY

Ten Things I’ve Learnt About Love





Alice aylar süren yurtdışı gezisinin ardından kısa bir süre önce Londra’ya geri dönmüştür. Babasının ölüm döşeğinde olduğu haberini oldukça geç alan Alice, ona veda edebilmek için tam zamanında ailesinin evine varır.
Daniel’ın yıllardır başını sokabileceği bir çatısı olmamıştır, ama Londra’dayken kendini, hiçbir tuğla ve harcın başaramayacağı bir biçimde evindeymiş gibi hissetmekte, günleri, hayatında hiç görmediği kızını aramakla geçmektedir... Ta ki o güne dek...
Kaybedilip bulunana, bir yere kök salamamaya, yuvaya dönmeye ve insanları birbirine bağlayan şeylerin gücüne dair bu eşsiz hikâye yürekleri burktuğu gibi hayatın olumlu yönlerini de önümüze seriyor. Bu, tüm babalar ve kızlarının hikâyesi...

15 Eylül 2013 Pazar

GÜZEL BİR HİKAYE - KÖR ADAM VE AVCI - Doç. Dr. Şafak Nakajima -


Doç. Dr. Şafak Nakajima

HAFTA SONU HİKÂYESİ




Doç. Dr. Şafak Nakajima

KÖR ADAM İLE AVCI

Bir zamanlar, Afrika’nın batısında, yemyeşil ormanlar içinde, çok güzel bir köy varmış.

Bu köyün deresinin kenarında, samandan yapılı kulübelerinde, bir kör adamla, onun güzel kız kardeşi yaşarmış.

Kör adam çok akıllıymış.

Gözleri görmese de, yaşama dair her şeyi, gözleri en keskin gören insanlardan bile çok daha iyi bilirmiş.

Gün boyu kulübesinin önünde oturur, gelen geçenle sohbet edermiş.

Herhangi bir sorunu olan ona danışır, o da en güzel fikirler ve en doğru cevaplarla, soru sorana yardımcı olurmuş.

Her seferinde soruyu soran şaşırır:

- Nasıl oluyor da her şeyi biliyorsun? Sen kör bir adamsın, dermiş.

Kör adam gülümseyerek cevap verirmiş:

- Ben, kulaklarımla görürüm.

Zamanlardan bir zaman, komşu köyden çok maharetli bir kuş avcısı, kör adamın kız kardeşine âşık olmuş.

Kız kardeşi de avcıya âşık olmuş.

Ama kızın evlenmek için bir şartı varmış: evlenince ağabeyiyle beraber yaşamaya devam etmeleri.

O da bu koşulu kabul etmiş ve evlendikten sonra avcıyla karısı, kör adamın kulübesinde yaşamaya başlamışlar.

Ama bir süre sonra avcı, karısına söylenmeye başlamış:

- Bu adam kör. Kör bir adam ne işe yarar ki!

Karısı:

-Böyle söyleme! O çok akıllı bir insan ve görenlerden çok daha fazla şey biliyor, dermiş

Avcı ise alaycı bir kahkaha atarmış:

-Karanlıkta yaşayan bir kör, nasıl olur da görenlerden daha fazla şey bilir?

Avcı her sabah, kuş kapanlarını alıp ormana kuş yakalamaya gidermiş.

Akşam döndüğündeyse, kulübenin kapısında oturan kör adam ona:

- Lütfen beni de yarın avlanmaya götür, dermiş.

Avcı ise her seferinde alaycı bir sesle:

- Kör bir adamın avlanmada işi ne? Sen olsan olsan bana ayak bağı olursun! Olmaz!

Ama kör adam, aynı soruyu, her akşam bıkmadan usanmadan sorar eder ve her seferinde de aynı cevabı alırmış:

- Kör bir adamın avlanmada işi ne? Sen olsan olsan bana ayak bağı olursun! Olmaz!

Bir akşam, avcı, büyükçe bir geyik avladığı için eve keyifli dönmüş. Karısı eti pişirmiş, beraberce güzel bir akşam yemeği yemişler.

Yemekten sonra avcı, kör adama dönmüş ve:

-Tamam, yarın beraber avlanmaya gidiyoruz, demiş.

Ertesi sabah, avcı, kuş kapanlarını almış, kör adamı da elinden tutup, ormanın içinde yürümeye başlamışlar.

Saatlerce yürümüşler…

Birden bire kör adam durmuş ve avcıya:

''Şşşşt! Dikkat et, şu çalıların arkasında bir aslan var'' demiş.

Avcı etrafa bakmış ama bir şey görememiş.

Azıcık ilerleyince, gerinen aslanın hırıltısını duymuşlar.

Avcı irkilmiş ama kör adam ona fısıldamış:

-Telaşlanma, karnı tok ve uyuyor. Bize bir zarar vermez.

Rahatlayan avcı, şaşkınlıkla kör adama sormuş:

-Nasıl bildin orada bir aslanın olduğunu?

''Çünkü ben, kulaklarımla görürüm'' demiş kör adam.

Biraz daha devam ettikten sonra yola, kör adam yine avcıyı dürtmüş:

- Yakında bir yerde çok büyük bir fil var. Ama merak etme, şimdi o bir su birikintisinin içinde ve bize zarar vermeyecektir.

Gerçekten de biraz ileride, hortumuyla çektiği suyu, sırtının üstüne fışkırtarak serinleyen dev fili görmüşler.

Tehlike geçince, avcı kör adama yine hayretle sormuş:

-Nasıl fark ettin o kadar uzaktan bu filin orada olduğunu?

-Ben kulaklarımla görürüm, demiş kör adam.

En nihayet ağaçların biraz daha seyreldiği bir yere ulaştıklarında, avcı, kör adama:

- Kuş kapanlarını buraya kuracağız, demiş.

Önce kendi kapanını kurmuş, sonra da kör adama nasıl kapan kurulacağını anlatmış.

Kör adam da kendi kapanını kurup yerleştirmiş.

İşleri bitince, ertesi gün, kapana yakalanan kuşları gelip almak üzere, köye doğru dönüş yoluna koyulmuşlar.

Sabah olunca da erkenden uyanmışlar.

Avcı, yolu kaybetmemesi için yine kör adamın elini tutmak istemiş.

Ama kör adam, artık yolu bildiğini ve buna gerek olmadığını söylemiş.

Hatta kör adam, avcının önüne düşmüş ve yol boyunca ayağı ne bir taşa takılmış ne de bir diken batmış. Yolu hiç hatasız yürümüş.

En nihayet kapanları kurdukları yere varmışlar.

Avcı bakar bakmaz, kendi kurduğu kapanda ufak, gri renkte bir kuşun, kör adamın kapanında ise, altın sarısı, ateş kırmızısı ve çivit mavisi renklerde, şahane parlak tüylere sahip bir kuşun olduğunu görmüş.

Dönüp kör adama;

- Birer kuş yakalamışız. Sen otur, ben kuşları kapanlardan çıkarayım, demiş.

Kuşları kapanlardan çıkardıktan sonra, her birini birer torbaya koymuş ve kendi kendine:

''Kör bir adam, hangi kuşun, kendi tuttuğu kuş olduğunu nereden bilecek!'' diye düşünmüş ve gri renkte, küçük kuşun olduğu torbayı kör adamın sırtındaki sepete koymuş ve rengârenk güzel kuşun olduğu torbayı da kendisi almış.

Köye geri dönmek için yola koyulduklarında, avcı kör adama sormuş:

- Sen madem bu kadar akıllısın, kulaklarınla görüyorsun; öyleyse şu zor soruma cevap verebilirsin:

Neden bu dünyada bu kadar öfke, nefret ve kötülük var?

Kör adam gülmüş:

''Çünkü bu dünyada senin gibi çok insan var. Kötü niyetle davranan, kendi hakkı olmayana el koyan ve bunu da kendisine hak gören.''

Avcı hem çok şaşırmış hem de çok utanmış.

Hemen usulca adamın arkasındaki sepetten gri kuşun olduğu torbayı çıkarıp, yerine rengârenk ve güzel kuşun olduğu torbayı koymuş.

Biraz daha ilerlemişler ve avcı kör adama yine bir soru sormuş:

- Sen bu kadar akıllı olduğuna ve kulaklarınla gördüğüne göre bu soruyu da cevaplarsın:

Neden bu dünyada bu kadar sevgi, nezaket ve insanca davranış var?

Kör adam:

''Çünkü bu dünyada, senin gibi çok insan var. Hatalarından kaçmak yerine onlardan ders çıkartan, etrafına zarar vermekten vaz geçen ve verdiği zararı telafi eden.''

Avcı, çok şaşırmış tüm bu duyduklarına…

Sonra beraberce kulübelerine varmışlar.

O günden sonra, her kim kör adama danışıp da, onun benzersiz doğrulukta cevapları karşısında şaşkınlıkla:

''Hey kör adam, nasıl oluyor da hayatta her şeyin en doğrusunu sen biliyorsun? Senin gözlerin görmüyor!''

dediğinde, avcı, sevgiyle kör adamın omzuna kolunu atar ve onun yerine cevap verirmiş:

-Çünkü o, hayatı kulaklarıyla görür ama kalbiyle dinler!

14 Eylül 2013 Cumartesi

KITAP ÖNERİ - @NAZLI ERAY - YOLDAN GEÇEN ÖYKÜLER

NAZLI ERAY - YOLDAN GEÇEN ÖYKÜLER 



Yoldan Geçen Öyküler

Yoldan Geçen Öyküler, değerli yazarımız Nazlı Erayın çoğu birbirine bağlı, birbirinden çıkarak gelişen öykülerinden oluşuyor. Loto milyarderi, Sultanhisarlı garson Hidayet Münir, boş evlere girerek yaşamın anlamını çözmeye çalışan hırsız Recep Eğilmez, Türkiyeyi ekonomisiyle, yönetimiyle pek beğenen Hint Fakiri Dilip, fantastik bir yeşil reçete panelinde görüşlerini haykıran kişiler ve bir kobay adam, sokaktaki adama Amerikalı gibi para harcamayı öğretmeyi amaçlayan bir gece kursu ve bu kursa katılan emekli memurlar, kapıcılar ve Mösyö Esterhaze, doğum yapan bir eski erkek patron... 

İşte Yoldan Geçen Öykülerin kişilerinden birkaçı.

Gerçek dünya ile düş dünyası arasında sürekli gidiş-gelişlerle örülen, düşünceyi gerçekliğin baskısından kurtarmanın tadını çıkaran, ince alay dolu, şaşırtıcı öyküler.

Nazlı Erayın yankılar yaratmış öyküsü İzmir bu kitapta yer alıyor. Nazlı Eray, bu kitabındaki öyküleriyle 1988 Haldun Taner Öykü Ödülünü kazanmıştı. Kitabın içindeki Karanfil Gece Kursu adlı öykü, 900 öykü arasından birinci seçilerek ödülü almıştı.


Nazlı Eray 
28 Haziran 1945'te Ankara'da doğdu. İstanbul Arnavutköy Kız Kolejini bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirmeden ayrıldı. 1965-1968 arasında Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'nda çevirmen olarak çalıştı. Evlendikten sonra görevden ayrılıp sadece yazılarıyla ilgilendi. 1977'de Amerika'da Iowa Üniversitesi'nde konuk öğretim üyesi olarak bulundu ve bir sömestr yaratıcı edebiyat dersi verdi. Yazmaya lise öğrenciliği yıllarında hikaye çalışmalarıyla başladı. İlk öyküsü "Monte Hristo" Varlık dergisinde yayınlandı. 1975'te ilk kitabı "Ah Bayım Ah" basıldı. Öyküleri İngilizce Fransızca Almanca İtalyanca Japonca Çekçe Urduca ve Hintçe'ye çevrildi. 1986'da öykülerinden bir demet Almanca olarak Almanya'da yayınlandı. Güneş ve Cumhuriyet gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 1978'ten beri Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi. Aynı zamanda uluslararası PEN üyesi. Eserlerindeironi ve eleştirinin ağır bastığı gerçekdışı bir evren yaratır. Düşle gerçeğin yaşananla tasarlananın iç içe örüldüğü öykü ve romanları zengin bir düş gücünün ürünüdür.


ÖDÜLLERİ
1988 Haldun Taner Öykü Ödülü Yoldan Geçen Öyküler ile
2002 Yunus Nadi Ödülü Aşkı Giyinen Adam ile

KİTAP ÖNERİ - Eleni - Nicholas Gage (Nikolas Gacoyanis)

Eleni - Nicholas Gage (Nikolas Gacoyanis)

Eleni, 26 dile çevrilmiş ve
Royal Society of Literature Heinemann Ödülü'nü kazanmıştır.
Tüm dünyada tam 1 milyon adet satılmıştır.



Kitabın konusu
1948 yılında, İç Savaş Yunanistan'ı yakıp yıkarken, dağ köylerinde yaşayan çocuklar ailelerinden koparılıp Demir Perde ülkelerindeki "kamplara" zorla gönderildi. Kırk bir yaşındaki Eleni Gacoyanis, küçük köyünün bütün geleneklerine ve gerillaların saldığı korkuya meydan okuyarak dört kızı ve oğlu Nikolas'ın kaçması için bir plan yaptı. Bu yüzden tutuklandı, işkence gördü ve acımasızca idam edildi... Bu anı-roman annesinin kimler tarafından, neden öldürüldüğünü araştıran oğlu tarafından kaleme alındı.

Kitabın yazarı Nicholas Gage (Nikolas Gacoyanis) 1939 yılında Kuzey Yunanistan'daki Lia köyünde doğdu. Dokuz yaşındayken annesi Eleni'nin idam edilmesinin ardından ABD'ye göç etti. Boston ve Columbia üniversitelerinde gazetecilik eğitimi aldı. The New York Times gazetesinin Doğu Akdeniz muhabiri olarak görev yaptı. 1980 yılında gazetedeki görevinden ayrılıp, çalkantılı çocukluk yıllarını araştırmaya koyuldu. Bu araştırmanın sonucunda, 26 dile çevrilen, Royal Society of Literature tarafından Heinemann ödülüne layık görülen, Eleni doğdu. Kitap aynı isimle, John Malkovich ile Kate Neligan'ın başrollerini paylaştığı bir sinema filmine de uyarlandı.

" Eleni kurmaca olsaydı ancak bir dâhi onu kaleme alabilirdi... Büyük emek verilmiş, olağanüstü başarılı bir kitap!"
-The New York Review of Books

"Olağanüstü... Muhteşem... Benzersiz... Eleni kitabın her sayfasında yaşıyor."
- USA Today

Yazar: Nicholas Gage (Nikolas Gacoyanis)
Yayın Evi: Albatros Kitap
Boyut: 13.0x20.0
Format: Kitap
Kalite: 1. Hamur Ciltsiz
Sayfa: 640

13 Eylül 2013 Cuma

KİTAP ÖNERİ - DORIAN GRAY'IN PORTRESİ





Romanın kahramanı Dorian Gray çok yakışıklı genç bir adamdır. Dorian'ın hayranı olan ressam Basil Hallward, onun güzelliğinden çok etkilenir ve sanatında yeni bir akım oluşturduğuna inanır. Basil'in evinin bahçesinde, Dorian Basil'in arkadaşı Lord Henry Wotton ile tanışır ve onun dünya görüşünden adeta büyülenir. Lord Henry, hayatta en önemli değerlerin zevk ve güzellik olduğunu düşünür ve Hazcılık üzerine kurulu bu düşüncelerini Dorian'a anlatır. Dorian bunun üstüne güzelliğini bir gün yitireceğini fark eder ve ağlayarak onun yerine Basil'in çizdiği resminin yaşlanmasını ne kadar çok istediğini dile getirir. Dorian'ın bu dileği gerçekleşir. Portresi işlediği her günahın izini taşımak üzere işaretlenir ve bu günahların her biri portresinde kusur veya yaşlanma belirtisi olarak yer alır. Dorian sansasyonlarla dolu bir hayat yaşar ama bir türlü yaşlanmaz. Kitapta ayrıca eşcinsel öğelere yer verilmiştir ve bu konuda büyük eleştiriler almıştır ancak döneme bakıldığında bu konuda bir devrim yapıldığını söylemek zor olmaz çünkü bu konuda yalın bir dil kullanılmıştır ve gayet açıktır. Ancak bu popularitesini daha da arttırmıştır ki yazarın klasik olarak sayılan tek romanıdır. Kitap, gotik korku fantezi türünde olup, Faust Efsanesi'ni andıran öğeler içermektedir.Faust daha çok bilmek adına ruhunu şeytana satarken, Dorian haz ve ölümsüz güzellik için şeytana ruhunu satar.

Çok düşündürücü yönleri vardır. Kalan dış güzelliği yanında iç dünyasının çirkinleşmesi bir resimde canlandırılır. Karakter şunu ifade etmiştir. "Keyif ise her şeyi tattım. Mutluluk ise asla."
Karakterler[değiştir]

Bir mektupta Wilde, karakterlerin kendisini yansıttığını belirtmiştir. Basil Hallward kendi hakkımda düşündüklerim: Lord Henry dünyanın hakkımda düşündükleri: Dorian -belki başka yaşlarda- olmak istediğim.
Dorian Gray - Lord Henry'nin Hazcılık ile ilgili düşüncelerinden etkilenen yakışıklı genç adam. Ahlaki veya ahlaksız bütün zevklere açık hale gelmeye başlar.
Basil Hallward - Dorian'ın güzelliğine bağımlı hale gelen ressam. Dorian, Basil'in sanatsal potansiyelini görmesine yardımcı olur. Dorian'ın portresi Basil'in en iyi eseri olur.
Lord Henry Harry Wotton - Kitabın başında Basil'in arkadaşı olan soylu. Ancak daha sonra Dorian'ın güzelliğinden ve saflığından etkilenir. Oldukça hazırcevap. Lord Henry, yüzyılın sonundaki Viktorya kültürünün yorumu olarak görülür. Hazcılığı benimsemiştir. Dorian'ı kendi dünyaya bakış açısına çeker. Dorian ona benzemeye çalıştıkça yozlaşmaya başlar.

Diğer karakterler:
Sybil Vane - Dorian'ın aşık olduğu oldukça yetenekli, güzel ama aşırı fakir aktris. Gerçek hayatta aşkı öğrenirken kurgusal aşkı canlandırmaktan zevk alamamasından dolayı Dorian'a olan aşkı oyunculuk yeteneğini yokeder. Dorian'ın artık onu sevmediğini anlayınca intihar eder.
James Vane - Sybil'in denizci olan ve Avusturalya'ya giden ağabeyi. Annesi sadece Dorian'ın parasını önemsediğinden kızkardeşine karşı aşırı korumacı. Dorian'ın kardeşine zarar vereceğine inandığından gitmekte tereddüt eder ve kardeşine gelecek en küçük zarar için intikam alacağına söz verir. Daha sonrasında ölür.
Alan Campbell - Dorian'ın önceden iyi arkadaşı olan kimyacı. Dorian'ın ünü sorgulanmaya başlayınca arkadaşlıklarını bitirir.
Lord Fermor - Lord Henry'nin amcası. Dorian'ın kökenleri hakkında Lord Henry'i bilgilendirir.
Victoria, Bayan Wotton - Lord Henry'nin eşi. Romanda sadece Dorian, Lord Henry'i beklerken çıkar. Daha sonra Lord Henry'den boşanır.

6 Eylül 2013 Cuma

ALİCE HARİKALAR DİYARINDA - İŞTE GERÇEK ALİCE VE HİKAYESİ

kitap haber kaynak: SABAH İNTERNET

  İşte gerçek Alice! 


İşte gerçek Alice!

Geçtiğimiz hafta "Alice Harikalar Diyarında" filmi gösterime girdi. Biz de bu ünlü masalın yazılış öyküsünü Sunay Akın'a sorduk.Deklanşöre basma anıyla fotoğrafın çekilme anı arasına sıkışmış bir hikâyedir bu. Eğer fotoğraf makineleri, ilk kullanıldıkları yıllarda, anı yakalamakta şimdiki kadar hızlı olsalardı belki de Alice Harikalar Diyarında masalı hiçbir zaman yazılmayacaktı. Sunay Akın, yaptığımız söyleşide bu meşhur masalın içyüzünü bizimle paylaştı.

İşte ünlü şair, yazar, gazeteci, araştırmacı, tiyatro oyuncusu Sunay Akın'ın kelimeleriyle gerçek Alice'in öyküsü...




 ünlü masalın yazılış öyküsünü Sunay Akın'a sorduk

HER ŞEY FOTOĞRAF MAKİNESİNİN KEŞFİYLE BAŞLADI

"Alice Harikalar Diyarında" masalının yazarı Lewis Carroll'ın asıl ismi Charles Lutwidge Dodgson'dır. Bu adam aslında bir deha: bir matematikçi, aynı zamanda şair... Böyle sanatçı ruhlu bir bilimadamının fotoğraf makinesine ilgisiz kalması beklenemezdi elbette. Çünkü fotoğraf makinesi hem sanayi devriminin gerçekleştiği yıllarda ortaya çıkan önemli bir buluş hem de anı yakalıyor. Tıpkı şiir gibi... Şiirde de amaç anı yakalamak değil midir? 
Romanın yazım süreci de fotoğraf makinesinin keşfiyle ilgilidir aslında; çünkü fotoğraf makinesinin ortaya çıktığı ilk yıllarda bir poz fotoğraf elde etmek için dakikalarca kımıldamadan durmanız gerekiyordu. Küçük çocukları fotoğraflamayı seven Lewis Carroll da bu süre boyunca çocukları makinenin önünde kımıldamadan oturtmak için, onlara çeşitli masallar anlatıyor, "kımıldarsan masal bozulur" diyerek onları ikna ediyor. Fotoğrafını çektiği çocuklar arasında, kimi kaynaklara göre komşusunun kızı, kimilerine göreyse görev yaptığı okuldaki müdürün kızı olan Alice de yer alıyor. Alice'in fotoğrafına baktığında orada çok değişik bir şey görüyor: Alice, Carroll'ın anlattığı masaldan o kadar etkilenmiş ki, fotoğrafta da, oturduğu koltukta sabit bakışlarla bir noktaya dalmış halde gözüküyor. Fotoğrafı görünce bu sefer Lewis Carroll etkileniyor: "acaba ben masal anlatırken bu çocuk nerelerde geziniyor" diye düşünmeye başlıyor. Alice'in o bakışından yola çıkarak da "Alice Harikalar Diyarında"yı kaleme alıyor. 

JULES VERNE'LE AYNI DÖNEMDE YAZILDI
Bence "Alice Harikalar Diyarında" masalının yayımlandığı yıla da dikkat etmek gerekiyor. Kitabın piyasaya çıktığı 1865 yılı aynı zamanda Jules Verne'in "Aya Seyahati"nin de yayımlandığı yıldır. Yani o dönemde başka dünyalara ve hayallere yolculuk, çok ilgi gören bir konu... Bunları okuyan bir okuyucu kitlesi var. Jules Verne, bilinmeyen bir dünyaya, Ay'a seyahati anlatırken Carroll, bilinçaltına yolculuk yapıyor.

"Alice Harikalar Diyarında" bir çocuk kitabı olarak bilinir ama hiç de öyle değildir. Zaten bugüne kadar herkes bu hikâyenin broşürünü okudu. Romanın orijinali, kitapçılarda satılan özetinin özetinin özetinin özeti şeklindeki kitaptan çok farklıdır. Hikâye, beyaz bir tavşanla başladığı için herkes bunun bir çocuk masalı olduğunu sanıyor. Halbuki Playboy'un tavşanı ne kadar çocuksu bir masal anlatıyorsa Carroll'ın tavşanı da o kadar çocuksu bir masal anlatır. Kısacası "Alice Harikalar Diyarında" tam anlamıyla büyüklere yazılmış bir masaldır.

HALÜSİNASYON GÖRDÜĞÜNE İNANMIYORUM
Lewis Carroll'ın bilinçaltına yaptığı bu yolculuğu bazı bilim insanları, yazarın kullandığı bir ağrı kesicinin hammaddesinde afyon bulunmasına bağlıyorlar. Güya bu ilacı içtiğinde Carroll halüsinasyonlar görüyor, yazılarını da öyle yazıyormuş. Bunların hepsi varsayımdır. Ben bu iddialara inanmıyorum. Carroll; çocukların o yaratıcı dünyasına ve sınır tanımaz hayalgücüne hayran bir yazar... Hep onların dünyasında geziniyor, oralarda keşfe çıkıyor. Örneğin "Alice Harikalar Diyarında"da bir dodo kuşu vardır. O kuş, yazarın kendisidir. Kekeme olan Lewis Carroll, asıl soyadı olan Dodgson'ın ilk iki harfini tekrar ederek bu ismi türetmiştir. Yazar aslında bütün eserlerine kendisini yerleştirir. Jules Verne, serüveni denizlerin dibinde veya Ay'da ararken yine bir serüvenci olan Carrol çocukların dünyasına dalıyor.

Alev Derbent / SABAH İNTERNET (Alıntıdır)


BİR ÖYKÜ - BİR MUMUN DİĞER MUMU YAKARAK AYDINLATMASIYLA KAYBEDECEĞİ HİÇBİR ŞEY YOKTUR

BİR MUMUN DİĞER MUMU YAKARAK AYDINLATMASIYLA KAYBEDECEĞİ HİÇBİR ŞEY YOKTUR



ORTA YAŞLI VE DÜZGÜN GİYİMLİ BİR ADAM SESSİZCE KAFEYE GİREREK KÖŞEDEKİ MASAYA OTURUR.

GARSONA SİPARİŞ ETMEK İÇİN BEKLEYEN YAN MASADAKİ GENÇLERİN KENDİSİNE BAKARAK GÜLÜŞTÜKLERİNİ FARK EDER. BELLİ Kİ YAKASINA TAKTIĞI KÜÇÜK PEMBE KURDELE ŞEKLİNDEKİ ROZETİNE GÜLMEKTEDİRLER. BU ALAYLI BAKIŞLARI GÖSTERMEDEN GELEN ADAM, YAN MASADAKİLERİN BU ISRARLI SIRITMALARINA DAYANAMAYARAK ELİNİ LACİVERT CEKETİNİN YAKASINDAKİ YAKASINDAKİ ROZETE GÖTÜREREK,

'BU MU? DİYE BAKIŞANLARA SORAR.

YAN MASADAKİLER YÜKSEK SESLE GÜLEREK,

'KÜÇÜK GÜZEL PEMBE KURDELENİZ LACİVERT CEKETİNİZE PEK YAKIŞMIŞ!' DİYEREK SIRITMAYA DEVAM EDERLER.

ORTA YAŞLI ADAM BU SÖZÜ SÖYLEYEN DELİKANLIYA DÖNEREK,

'LÜTFEN BUYURUN MASAMA BUNU TARTIŞALIM' DER.

BİRAZ ÖNCE TÜM SEVİMSİZLİĞİYLE SIRITAN DELİKANLI SEBEBİNİ ANLAMADIĞI BİR UTANMA VE SIKINTI HİSSİNE KAPILSA DA GELİP MASAYA OTURUR.

ADAM ANLAŞILIR VE YUMUŞAK BİR SESLE,

'BU ROZET TÜM DÜNYADA, İÇİNDE OLDUĞUMUZ AYDA, KADINLARIN ARASINDA MEME KANSERİ BİLİNCİNİ YAYGINLAŞTIRMAYI İFADE EDİYOR.

BEN BU ROZETİ ANNEMİN ADINA TAKIYORUM' DER.

BU AÇIKLAMA KARŞISINDA BAŞKALAŞAN DELİKANLI,

'ÇOK ÜZÜLDÜM, ANNENİZ MEME KANSERİNDEN Mİ ÖLDÜ?' DİYE SORAR.

'HAYIR' DİYE CEVAP VERİR ORTA YAŞLI ADAM VE DEVAM EDER:

'ANNEM SAĞ. KÜÇÜK BİR ÇOCUKKEN KENDİMİ YALNIZ HİSSETTİĞİM KORKULU ANLARIMDA HER ZAMAN BAŞIMI SAKLAYABİLECEĞİM VE HUZUR BULACAĞIM YUMUŞAK BİR YUVADIR ANNEMİN MEMELERİ. ANNEMİN SAĞLIĞI İÇİN DUA EDİYORUM.

'HIMMM' DİYE KEKELER DELİKANLI.

'BU ROZETİ KARIM İÇİN TAKIYORUM' DİYE DEVAM EDER ORTA YAŞLI ADAM.

'KARINIZ DA HER HALDE İYİ' DİYE SORAR DELİKANLI.

'EVET, EVET' DER ADAM.

'KARIM BENİM İÇİN AŞK VE SEVGİ KAYNAĞI OLMUŞTUR HER ZAMAN. 23 YIL ÖNCE SEVGİLİ KIZIMIZI BESLEMİŞTİR MEMESİYLE. KARIMIN SAĞLIĞI İÇİN DE ALLAH' A ŞÜKREDİYORUM.'

'SANIRIM KIZINIZIN SAĞLIĞI İÇİN DE TAKIYORSUNUZ?'

'HAYIR.... KIZIMI BİR AY ÖNCE MEME KANSERİ NEDENİYLE KAYBETTİK.

YAŞININ GENÇ OLDUĞUNU DÜŞÜNEREK İHMAL ETMİŞ. MEMESİNDE FARK ETTİĞİ KİTLEYİ. BU NEDENLE GEÇ KALDIK.'

GEN. DELİKANLI, YÜZÜNDEKİ UTANGAÇ VE ÜZÜNTÜLÜ BİR İFADE İLE,

'ÇOK ÜZGÜNÜM BAYIM. ÖZÜR DİLERİM' DER...

ORTA YAŞLI ADAM 'KIZIMIN ANISINA ÖĞÜNEREK TAKIYORUM BU KÜÇÜK PEMBE KURDELEYİ. BU SAYEDE ÇEVREMDEKİLERİ DE AYDINLATA BİLİYORUM. ŞİMDİ GİT, KARINLA KIZINLA, KIZINLA, ANNENLE KONUŞ' DEYİP CEBİNDEN ÇIKARDIĞI KÜÇÜK PEMBE KURDELE ROZETİNİ UZATIRKEN, DELİKANLI ÖNE EĞİLİR VE TAKMAMA YARDIM EDEBİLİR MİSİNİZ? DİYE MAHCUP MAHCUP SORAR.

BU ÖYKÜYÜ TÜRKİYE MEME VAKFI'NDAN DR. CAN GÜRBÜZ GÖNDERDİ..

ÖYKÜNÜN ALTINA BİR DE NOT DÜŞMÜŞ:

'BİR MUMUN DİĞER MUMU YAKARAK AYDINLATMASIYLA KAYBEDECEĞİ HİÇBİR ŞEY YOKTUR..'

TÜM AYDINLIKLAR KADINLARIN OLSUN...

5 Eylül 2013 Perşembe

OKUNMAYA DEĞER BİR YAZI - BAŞARININ SIRRI

BAŞARININ SIRRI




İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı.

Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu. 'Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli… Benimle Paylaşmak ister misin?' diye sordu yaşlı adam. İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da, 'Sana yardım edebilirim' dedi. Çek defterini çıkardı. İşadamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi: 'Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al' dedi. Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.

İşadamı elindeki çeke baktı. Çekte 500 bin dolar yazıyordu ve imza ise John Rockefeller' e aitti, yani o gün için dünyanın en zengin adamına. 'Tüm borçlarımı hemen ödeyebilirim' diye düşündü. John Rockefeller' e ait bu çekle her şeyi çözebilirdi. Ama çeki bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki kasasına koydu. Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı. Büyük küçük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işleri doğurdu. Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koyabilmişti.

Takip eden aylarda ise borçlarından tümüyle kurtulup hatta para kazanmaya başlamıştı. Tüm bir yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatin gelmesini bekledi. Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiğini gördü. Tam ona çekini geri verip başarı öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı. Hemşire 'Onu bulduğuma çok sevindim, umarım sizi rahatsız etmemiştir' dedi. 'Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor' diye ekledi. Hemşire adamın koluna girip onunla birlikte uzaklaştı.

İşadamı şaşkın bir şekilde öylece durdu kaldı. Sanki donmuştu. Tüm yıl boyunca arkasında yarım milyon dolar olduğuna inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı.

Birden, hayatının akışının değiştiren şeyin para olmadığını fark etti.

Hayatını değiştirenin yeniden kendinde bulduğu kendine güven ve inançtı.

Başarının sırrı, kasamızda duran değil, kendi kalbimizde ve kafamızda olanlardır. Başka yerde aramaya gerek yok.

(Alıntıdır.)


4 Eylül 2013 Çarşamba

KİTAP ÖNERİ - ANNE FRANK'IN HATIRA DEFTERİ

Anne Frank'ın Hatıra Defteri - Epsilon Yayınları



Anne Frank'in Hatıra Defteri

Anne Frank 12 Haziran 1942 ile 1 Ağustos 1944 arasında günlük tutmuştur.

Mektupları, radyoda sürgün olan Kültür ve Bilim Bakanı Bolkestien'in konuşmasını dinleyene kadar sadece kendisi yazdı. Bolkestein, savaştan sonra Hollanda halkının almanlardan gördüğü zulme şahitlik eden tüm belgelerin toplanıp yayınlanması gerektiğini söylüyordu. Örnek olarak da günlükleri veriyordu. Bu sözler Anne Frank'i çok etkiledi ve savaştansonra bir kitap çıkarmaya karar verdi. Günlükleri bu kitap için temel olacaktı.

Anne Frank Bergen Belsen kampında 1945 yılının Mart ayında 15 yaşında öldü. aileden hayatta kalan tek kişi olan Otto Frank onun günlüğünü yayınladı. Anne Frank'in Hatıra Defteri o zamandan beri dünyada en çok okunan kitaplardan biri oldu. Otuzun üzerinde dile çevrildi ve 16 milyon adet sattı.

Ülkemizde de yayınlandığı ilk yıldan beri aynı ilgiyle okunan, okullarda öğretmenlerin referans kitap olarak tercih ettiği vazgeçilmez kitaplardan biri olan Anne Frank'in Hatıra Defteri'ni gözden geçirilmiş baskısı ile orijinal dilinden yeni çevirisiyle bir kez daha okuyucularla buluşturmaktan onur duyuyoruz.
(Tanıtım Bülteninden)

2 Eylül 2013 Pazartesi

ÇOCUK KİTAP - ÖZLEM AYTEK: 6-12 YAŞ ARASI KİTAPLARIMDAN BAZILARI



ÖZLEM AYTEK - KİTAPLARI
• İnci Perisi / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Masal Sepeti / ÖZLEM AYTEK / MERCEK YAYINCILIK
• Güzel Masallar / ÖZLEM AYTEK / MERCEK YAYINCILIK• Mavi Öyküler / ÖZLEM AYTEK / MERCEK YAYINCILIK
• Masal Ağacı / ÖZLEM AYTEK / MERCEK YAYINCILIK• Can Kız İle Cin Kız / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Elma İle Bayat Ekmek / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Eski Oyuncaklar / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Gümüş Çocuk / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Vakitsiz Öten Horoz / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Kendini Beğenmiş Çiçek / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Mavi Balık Akvaryumda / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Meraklı Pırtık / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Nilsu'nun Düşü / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Ormandaki Dostluk / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Rüya Kız / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Sevginin Gücü / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Bobo'nun Yaş Günü / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• İnce Çizgiler / ÖZLEM AYTEK / ARA KİTAP• satranca başlarken / ÖZLEM AYTEK / Turna Yayınları
• Üç Kahraman Serçe / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Yavru Ceylan Nerede? / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Mutlu Oyuncaklar / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Oyuncak Periler / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Sihirli Orman / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Burma İle Bıyık / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Deniz Kızı Buket / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Kimnededi Ormanı / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Mor Çiçekler / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Ponponun Sihirli Ülkesi / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Portakal Ağacındaki Kuş Yuvası / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Kertenkelenin Sevinci / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Sihirli Mavi Çiçek / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• Tırtılın Başına Gelenler / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• Karanlıktaki Renkler / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• KIRMIZININ BÜYÜK KEŞFİ / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• SARI GÜLÜN UYKUSU / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• YUVA ÖZLEMİ / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• ECEM´İN SEVİMLİ ARKADAŞI / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• GÖZLÜKLÜ´NÜN BAŞINA GELENLER / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• GÜL AĞACININ MASALI / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR• İNCİ´NİN YÜREĞİNDEKİ BEKÇİ / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR
• BİTMEYEN KIŞ / ÖZLEM AYTEK / ALTIN KİTAPLAR

KİTAP ÖNERİ - ERMİŞ - Halil Cibran



Türkçe (Orijinal Dili:Arapça)
144 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 11 x 17 cm 
İstanbul, 2013, 1. Basım 
ISBN : 9789944979870




Halil Cibran (d.1883 - ö.1931), Lübnan asıllı ABD'li ressam, 
şair ve filozof.

Cibran'ın eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde geniş yankı uyandırdı. Şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş olan Cibran aynı zamanda başarılı bir ressam idi. Resimlerinin bazıları günümüzde dünyanın birçok şehrinde sergilenmektedir.
Yaşamının yaklaşık son yirmi yılını Amerika'da geçiren yazar, ölümüne kadar kaldığı bu ülkede eserlerini İngilizce yazmıştır.



"Cibran, Yakın, Orta ve Uzak Doğu'nun geleneksel öğretilriyle Batı düşüncesini karşılaştırmış, bireysel ve toplumsal olgulara çeşitli sentezler getirmiştir.Yapıtlarında şiirsel bir anlatım kullanmış, Doğu düşüncesini Batı diliyle yazmıştır. Bu nedenle Cibran'ın eserlerini okuyanlar, bir bakıma Peygamberlerin kitaplarını okuyormuş izlenimine kapılırlar. Tıpkı kutsal kitaplardaki gibi yazım büyük önem taşır. Aforizmalarını sanki meydanlarda yüksek sesle okusunlar diye yazmış gibidir. Her kitapta kurgu aşağı yukarı aynıdır. Bir "Öğreten" bile de ondan "Öğrenenler" vardır. Konu da az çok aynıdır: Doğa, Toplum ve İnsanoğlu. Bu üçlü her zaman bir bütün içinde ele alınır ve "Öğreten", Doğa'nın, Toplum'un ve İnsanlığın yasalarını anlatır. 
Halil Cibran, gerek şiirlerinde, gerekse resimlerine "İnsanoğlu"nu ve onun "İnsan"lığını en yüce doğa olayı olarak ele alır. Evrimlere yürekten inanır. "Sizler Doğa'nın çocuklarısınız" der. İnsanlara eziyet edenleri, sömürenleri, aldatanları şiddetle kınar. 

Ama sömürenlerle de yalnız acıma duygusuyla yanaşmaz: "Eğer başınıza bir despot geçmişse bunun sorumlusu sizlersiniz; Yüce Yaratan, alnınıza diktatörleri yazmamıştı, bunu sizler kendi kendinize yazıyorsunuz", der. İnsanlar, diktatörlerer başkaldırımları gerektiğini savunur. 
(Tanıtım Bülteninden)

ERMİŞ


On iki sene boyunca onu dünyaya geldiği adaya geri götürecek gemiyi bekleyen El Mustafa, sonunda geminin gelişini görür. Ancak dönmeden önce Orfales halkının cevaplamasını istediği sorular vardır. Arkasından "Gitme!" diye seslenen halka , "Ey Orfales halkı, neyden söz edebilirim ki size, zaten sizin içinizde akıp durandan başka?" diye seslenen El Mustafa'nın cevaplaması gereken sorular Orfales halkının sözü geçen büyükleri tarafından soruluyor. Sevgi, evlilik, çocuk, vermek, yemek ve içmek, çalışmak, sevinç ve keder, evler, giyim , alımsatım, suç ve ceza, kanun, özgürlük, düşünce ve hırs, acı, kendini bilmek vs. ile ilgili sorulacak tek soru söylenecek çok cevap vardır. Soru- cevap şeklinde devam eden kitap Orfales halkıyla birlikte okuyucularında merak ettikleri soruların cevaplarını bulmalarını sağlıyor. Ve El Mustafa yanıtladı:
"Siz ölümün sırrını bilmek istiyorsunuz. Ama onu hayatın kalbinde aramadıktan sonra nasıl bulabilirsiniz ki? Gözleri geceyle sınırlanmış ve gündüzleri kör bakan baykuş, aydınlığın gizeminden peçeyi kaldıramaz.

Ölümün ruhunu gerçekten kavrayabilmek istiyorsanız, kalbinizi tam anlamıyla hayatın kendisine açın. Çünkü hayat ve ölüm, tıpkı nehir ile deniz gibi, birdir. Tutkularınızın ve umutlarınızın derinliklerinde öteye dair sessiz bilginiz yatar. Tıpkı karın altındaki tohumlar gibi, kalbiniz de baharı düşler. Güvenin hayallerinize; çünkü onlarda gizlidir ebediyete açılan kapı.
Ölümden korkuşunuz, kendisini kutsayacak olan kralın karşısında titreyen çobanın korkusuna benzer. Korkudan titreyen çoban, kralın nişanına sahip olacağı için mutlu değil midir?
Yine de dikkatini daha ziyade titreyişine vermiş değil mi?
Çünkü ölmek soyunuk olarak rüzgârın önüne dikilmek ve güneşin altında erimekten başka nedir ki? Ve soluk alışın durması da, soluğun kendi huzursuz çalkantılarından arınıp sınırlandırılmamış olan Tanrı'ya erişmek için yükselerek dağılması değil de nedir ki? Yalnızca sessizliğin nehrinde içebildiğinizde gerçekten şarkı söyleyebilirsiniz. Ve dağın zirvesine tırmandığınız vakit işte o zaman tırmanmaya başlayacaksınız. Ve ancak yeryüzü sizin gövdenizi geri çağırdığında gerçekten raks edebilirsiniz."
(Tanıtım Bülteninden)

Halil Cibran'ın en ünlü eserlerinden biri olan ve ilk kez 1923 yılında basılan Nebi adlı eseri, toplam 26 adet şiirden oluşan bir karma şiir denemeleri kitabıdır. El Mustafa adındaki bir kahinin 12 sene kaldığı Orphalese şehrinden ayrılıp evine gitmek üzereyken bir grup halk tarafından durdurulması ve ana kahraman ile halk arasında insanlık ve hayatın genel durumu hakkında geçen konuşmalar kitabın kendisini oluşturmaktadır.Cibran'ın bu kitapta El Mustafa isimli şahsa verdiği bu isimle peygamber Muhammed'i işaret ettiğini iddia edenler vardır.

Halil Cibran, yıl. 1898

Fakat kitaptaki metinler çoğunlukla Matta'ya göre İncil'in 5. bölümünde yer alan İsa'nın Dağdaki Vaaz'ıyla içerik ve üslup açısından benzerlik ve paralellik gösterir. Yazarın İnsanoğlu İsa adlı kitabındaki çalışmalar da dikkate alınırsa El Mustafa'nın Meryemoğlu İsa Mesih olabileceği iddiaları daha da güç kazanmaktadır.
Ermişin Bahçesi Halil Cibran'ın Ermiş kitabının devamı niteliğindedir. Türkçeye çevirisi R.Tanju Sirmen tarafından yapılmıştır. Yayın yılı 1999.

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *