25 Temmuz 2013 Perşembe

YENİ ÇIKACAK DERGİLER İÇİN METİN YAZARLARI, KÖŞE YAZARI ADAYLARI

Yeni çıkacak "Kadın", "Anne çocuk", "genç kızlara özel" dergilerin ilk sayıları önümüzdeki günlerde çıkacaktır. Dergide ilginç fikirlerinin ve yazılarının yayınlanmasını isteyenler, köşe yazarı olmak isteyenler lütfen aşağıdaki mail adresinden iletişime geçsinler.

duru.birgul@gmail.com  




21 Temmuz 2013 Pazar

KİTAP ÖNERİ - GÖNÜLÇELEN - (Çavdar Tarlasında Çocuklar) J.D.Salinger

 
ŞEKER GİBİ BİR KİTAP 
BİR SOLUKTA OKUYACAKSINIZ


Gönülçelen (Çavdar Tarlasında Çocuklar)   J.D.Salinger

 
 
Gönülçelen ya da Çavdar Tarlasında Çocuklar (Özgün adıyla: The Catcher in the Rye), J. D. Salinger`in romanıdır. Eser ilk olarak İngiltere ve ABD`de 1951'de kitap olarak basıldı.
"Modern zamanların başyapıtı" olarak değerlendirilen bu eser, "ahlâk dışı" ve "açık saçık" bulunduğundan ABD'nin birçok tutucu bölgesinde uzun süre yasaklı kaldı. Hâlâ bazı Amerikan kütüphanelerinde yasaklı kalmasına rağmen, kitabın yasaklanması günümüzde ilginç bir hal almıştır: ABD'de lise düzeyinde en çok yasaklanan kitap olmasına rağmen aynı zamanda en çok okutulan kitaptır.

Konu

Hikâye ilk ağızdan anlatılır. Holden Caulfield`ın üç gününü kapsayan kitap, Holden`ın okuduğu Pencey Prep`ten Noel'den (tahminen 1949) hemen önce kovulmasıyla başlar. Daha önce, iki okuldan daha kovulmuştur ve bu sefer ailesiyle yüzleşmemek için eve gitmek istemez. İlk önce eski tarih hocası Mr.Spencer`ı ziyaret eder. Canını sıkan hocasından kurtulan Caulfield, yurda döner fakat orada da başta yakışıklı ve atletik Stradlater olmak üzere yurt arkadaşlarıyla kapışır ve orayı da küfürler savurarak terk eder.
New York City`de içmiş şekilde gezmeye başlayan Caulfield, tanıdıklarıyla rastlaşır. Sürekli olarak etrafındaki her insanın "samimiyetsiz/yapmacık (phony)" olduğunu söyleyen Caulfield sonunda bir otele çekilir ve bekaretini kaybetmek için bir kadın satıcısıyla kız konusunda anlaşır. Odasına yaşıtı olduğunu tahmin ettiği bir kız gelir, fakat nedense sevişmek istemeyen Holden yüzünden işler yolunda gitmez ve kadın satıcısı fazladan 5 $ daha alır. Holden daha sonra eski kız arkadaşlarından Sally Hayes ile çıkmaya karar verir ve onu arar. Beraber tiyatroya ve buz pateni yapmaya giderler. Sonunda dayanamayan Caulfield kıza hakaret eder. Sally kaçtıktan sonra Caulfield bunalmış bir şekilde, ailesine çaktırmadan kız kardeşi Phoebe`yi görmek için eve gider. Küçük kız kardeşi ona Noel için biriktirdiği parayi verir. Caulfield ailesi geldiği anda evden kaçar.
Kitabın sonlarına doğru, Holden güvendiği tek hoca olan Mr. Antolini`nin evine gider. Hocası ona geleceği için mantıklı ve yararlı öğütler verir. Uyumaya başlayan Caulfield gözlerini açtığında hocasının onun alnını okşadığını görür. Neden bunu yaptığı kitapta tam açıklanmasa da, Holden bunu hocasının eşcinsel eğilimlerine yorar. Evden kaçan Holden, bir tren istasyonunda uyuyakalır. Sabah kalktığında da, Batı`ya doğru otostop çekip gitmeyi kafasına koymuştur. Tanıdığı bütün insanlardan kaçıp vardığı yerde sağır taklidi yaparak bambaşka bir hayat sürecektir. Fakat önce bitirilmesi gereken bir iş vardır, kız kardeşinin parasını geri vermek.
Holden, Phoebe`nin okuluna gider ve sekretere kız kardeşini öğle tenefüsünde okulun yakinindaki muzede beklediğine dair bir not bırakır. Phoebe, Holden`ın yanına vardığında elbiselerle dolu bir bavul taşımaktadır. Niyeti bellidir ağabeyiyle birlikte gitmek. Holden bu isteğini sertçe reddeder. Kız kardeşine kötü örnek olduğunu düşünmeye başlamıştır artık. Phoebe ona küser ve Holden gitmekten vazgeçtiğini söyler, kız kardeşini sehir parkina götürür. Atlı karıncaya binen Phoebe, Holden`ı neredeyse ağlatacak kadar mutlu eder.
Holden Caulfield`ın hikâyeyi anlatması burada bitiyor. Günümüze dönerek olaylardan sonra hastalandığını, şu anda bir psikaytrist ile görüştüğünü ve sonbaharda okula gideceğinden bahsederek kitabı sonlandırıyor.

Başlıca karakterler

  • J. D. Salinger'ın "The Catcher in the Rye" adlı romanı Türkiye'de ilk kez "Gönülçelen" adıyla Cem Yayınlarından çıkmıştı. Çevirmen Adnan Benk çeviriyi İngilizce aslından değil de Fransızca versiyonu olan "L'Attrape-cœurs"den yaptığı için romanın Türkçe adını da bu versiyondan almıştır
  • Holden Caulfield: Hikâyenin anlatıcısı. Olaylar 17 yaşındaki Holden`ın gözünden anlatılmaktadır.
  • Phoebe Caulfield: Holden`ın ufak kız kardeşi. Zaman zaman Phoebe`ye sinirlenir Holden, fakat kardeşi henüz masumiyetini kaybetmediğinden onu hiçbir zaman "yapmacıklıkla" suçlamaz.
  • Allie Caulfield: Allie, Holden`ın ölen erkek kardeşidir. Lösemiden hayatını kaybetmiştir. Allie'nin ölümü büyük olasılıkla Holden`ın yaşadığı vahşi ergenlik sürecinin önemli tetikleyicilerinden biridir.
  • D. B. Caulfield: D.B., Holden`ın ağabeyidir. Hollywood için senaryo yazmaktadır ve yazdıkları çok satılmaktadır. Holden ağabeyinin Hollywood'a senaryo yazmasını doğru bulmamaktadır. O yüzden o da, Holden'a göre bir 'phony'dir. Çünkü bu öyküler çok satmıştır ve ağabeyi yapmacıktır.
  • Robert Ackley: Caulfield`ın oda arkadaşı. Sivilceli bir yüze sahiptir, daha mahçup olması gerekirken aksine karakter olarak da sinir bir kişiliğe sahiptir.
  • Jane Gallagher: Jane kitapta hiçbir zaman gözükmez, fakat anlaşılan odur ki Holden`ın gerçekten bir şeyler hissettiği az sayıda insandan biridir. Jane`i "yapmacık" olarak değerlendirmez fakat arada geçen zamanda yapmacık olabileceğini içten içe düşündüğünden onunla karşılaşmaktan korkar.
  • Ward Stradlater: Stradlater, Holden`ın yakışıklı ve popüler oda arkadaşıdır. Cinselliği yaşamış okuldaki ender çocuklardan biridir. Holden rastlantı sonucu Stradlater`in Jane ile dışarı çıkacağını duyunca kriz geçirir ve Stradlater`a saldırır.
  • Mr. Spencer: Mr. Spencer, Holden`ın Pencey Prep`teki tarih öğretmeni. Aslında kötü bir insan olmayan Spencer, Holden`a sürekli "oyunu kurallarına göre" oynamaktan bahseder.
  • Mr. Antolini: Caulfield`ın eski İngilizce hocası. Mr. Antolini de, olgunluk ve yaratıcılık üzerine Holden`a yararlı sayılabilecek bir konuşma yapar, fakat geceleyin Holden`ı okşaması Holden`ın bunu homoseksüel bir hareket olarak düşünmesine yol açar.
  • Carl Luce: Carl eski okuldan arkadaşıdır. Holden ile bir barda buluşur. Fakat Holden`ın ergenlik hezeyanlarına dayanamayarak kendinin bunları çoktan aştığı düşüncesiyle onu terk eder.
  • Sally Hayes: Holden`ın çıkma teklifi ettiği kızdır, fakat bu teklif sırasında Holden çok ciddi değildir ve bir anda Sally`e hakaretler yağdırmaya başlar.
  • George Andover: Sally ile Holden tiyatroya gittiklerinde Sally`nin arkadaşı George ile karşılaşırlar. Holden aralarındaki konuşmaya tanık olur ve ikisinden de bir anda nefret eder.
  • Maurice: Edmont Oteli`ndeki asansörcü çocuk. Aynı zamanda kadın pazarlayan Maurice, Holden`ın üstüne giderek ayarladığı kadın karşılığında Holden`dan zorla daha fazla para alır.
  • Sunny: Genç bir fahişedir. Otelde Holden`ın odasına gelir fakat Holden Sunny ile sevişmekten kaçınır.
  • Ossenberger: Holden`ın okulu Pencey Prep`ten eski mezun zengin bir iş adamı.
  • Ernest Morrow: Ernest`in annesiyle trende karşılaşan Holden, annesine oğlunun çok duyarlı bir çocuk olduğunu söyler bu annesinin çok hoşuna gider fakat okuyucuya tam tersine Ernest`in tanıdığı en büyük hödüklerden biri olduğundan bahseder.
  • Anne Louise Sherman: Holden`ın eski kız arkadaşı.
  • Valencia: Valencia, The Wicker Bar`daki kadın. Holden onunla ilgilenir, fakat ciddiye alınmaz.
  • Faith Cavendish: Holden`ın New York City`de canı sıkılıyorken telefonla aradığı kadın. Herkesle kolayca seviştiği söylenen bu kadını Holden ikna edemez ve telefonu kapatır.
  • Eddie Birdsell: Birdsell, Faith`ı tavlamanın kolay olduğunu Holden`a söyleyen kişi.
  • Ernie: Ernie New York`ta bir barda piyano çalan kişi. Ernie`nin oldukça yetenekli olduğunu düşünen Holden bir yandan onu "yapmacık"la suçlar, çünkü Ernie insanların önünde kendi yeteneğini sergiler ve tebrikleri memnuniyetle kabul eder.
  • Horwitz: Holden`ın bindiği taksinin şoförü. Aralarında "ördeklerin kışın nereye gittiği" konusunda bir muhabbet geçer.
  • Lillian Simmons: Lillian Simmons, D.B. Caulfield`ın eski arkadaşı. Holden barda karşılaşmıştır.
  • Hazle Weatherfield: Phoebe Caulfield`ın hikâyelerinde uydurduğu karakter.
  • Rudolf Schmidt: Rudolf Schmidt Pencey Prep`teki kapıcı.
  • Jim Steele: Holden`ın uydurduğu başka bir kimlik.
  • Arthur Childs: Whooton`dayken Holden ile tenis ve spor hakkında konuşmuş çocuk. Muhabbete bir anda Katolik Kilisesi`nin nerede olduğunu sokması Holden`ın çocuktan soğumasına neden olmuştır.
  • James Castle: James Castle, Holden Whooton`dayken intihar eden çocuk. Castle`ın düştüğünü duyduğu sırada Holden duş almaktaydı, ses o kadar güçlüydü ki bunun bir masa veya radyo falan olabileceğini düşünmüştü. Castle`ın cansız bedenini yerden kaldırırken Mr. Antolini onu kucaklamaya cesaret eden tek kişiydi.
  • Phil Stabile: James Castle'ın intiharından sorumlu olan kişi. Phil Stable arkadaşlarıyla birlikte James`in odasına dalmış ve çocuğu daha önce söylediği birkaç sözü geri almak için zorlamıştır. Castle da, geri almayı reddetmiş ve kendini camdan aşağı atmıştır.
  • Ed Banky: Pencey`deki beyzbol hocası, zaman zaman arabasını öğrencilere vermektedir.
  • Fredrick Woodruff: Holden Pencey`den ayrılırken onun 90 dolarlık daktilosunu 20 dolara alan kişi.
  • Mal Brossard: Holden`ın bir tanıdığı. Holden`ın Pencey`deki son gecesinde beraber sinemaya gitmişlerdir.
  • Mr. Haas: Elkton Hills okulunun müdürü. Holden`a göre aşağılık bir sahtekar. Çünkü daha gariban, komik giyinişli velilerle konuşmayı fazla istemez.
  • Dr. Thurmer: Pencey Prep`in müdürü.
  • Selma Thurmer: Pencey Prep`in müdürnün kızı. Pencey`in maçlarını izlemeye gider ve Holden ile de aralarında bir sefer bir diyalog geçmiştir.
  • Pete: Holden'ın apartmanındaki asansör bakıcısı.

Zaman

Olayların 1940`ların sonu 1950`lerin başı gibi geçtiği/yaşandığı açıktır. Kitap da, bu dönemde yazılmıştır. Holden`ın kardeşi Allie`nin ölüm tarihi 18 Temmuz 1946 olarak verilir. O sıralarda Holden on üç yaşındadır. Kitaptaki olaylar ise Aralık 1949 tarihinde geçmektedir.
Kitabın sonunda bahsedilen bugünkü durum 1950 yazıdır. Noelin (Christmas) pazar gününe denk geldiği düşünülürse; kitabın büyük bir bölümünü kapsayan iki günün 18 ve 19 Aralık olduğu tahmin edilir.

Kaynaklar







19 Temmuz 2013 Cuma

KİTAP ÖNERİ - PARAMPARÇA - KARIN SLAUGHTER


PARAMPARÇA

Atlantanın varlıklı bir semtinde, guzel bir evde genç bir kız hunharca katledilmiş ve başka bir kız da kaçırılmıştır. Genç kızın annesi, cesedin başında bulduğu yabancıyı kendi elleriyle öldurur, ancak öldurduğu kişi gerçekten kızının katili midir? Ya da öldurulen, kendi kızı mıdır?

Olayı inceleyen iki dedektif Will Trent ve Faith Mitchellın zamana karşı yarışı başlar. Hem cinayeti aydınlatmak hem de kaçırılan genç kıza, henuz hayattayken ulaşmak zorundadırlar.

Paramparçada Karin Slaughter, iz peşinde geçen uç gunun soluk kesen hikâyesini anlatıyor.

Genç kuşağın en sevilen polisiye yazarlarından olan Karin Slaughterın kitapları du?nya çapında 32 dile çevrildi, 30 milyon okura ulaştı. Paramparça, İngiltere ve Hollandada çok satanlar listesine bir numaradan girdi ve haftalarca kaldı.

"Karin Slaughter bizi diğer romancıların gitmeye cesaret edemediği, derin ve karanlık yerlere götu?ru?yor. Gu?nu?mu?zu?n en cesur polisiye yazarlarından biri."
Tess Gerritsen

"Amerikanın en iyi polisiye yazarlarından biri."
The Washington Post



Sayfa Sayısı: 388
Baskı Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: Kırmızı Kedi

KİTAP ÖNERİ - Martı Jonathan Livingston







Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı.
Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı, bir lokma yiyecek için mücadeleye girişmişti bile. İşte zor bir gün daha başlıyordu...
(Kitabın İçinden)





Çeviren: Kader Ay Demireğen 
Yayın Yılı: 2012
Orjinal Adı: Jonathan Livingston Seagull
1. Hm. Kağıt
96 sayfa
13x19,5 cm
Karton Kapak


17 Temmuz 2013 Çarşamba

KİTAP ÖNERİ - KANATSIZ KUŞLAR






Kitap Adı : KANATSIZ KUŞLAR
Orjinal Adı : Birds Without Wings
Yazarı : LOUIS DE BERNIERES
Türü : Roman / Tarihi
Çevirmen : Bahar Öcal Düzgören





Louis de Bernieres’in son kitabı Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini büyük yankılar yarattı. Richard Russo ‘’Her sayfanın sonunda, yazarın zekasını, anlayışını, kalbini, hayal gücünü ve bilgeliğini duyumsuyorsunuz. Bu harika bir kitap...’’ diyor. A.S. Byatt, yazarı, Dickens ve Evelyn Waugh ile aynı çizgiye oturtuyor. Bernieres uzun zamandır özlemle beklediğimiz yeni eseriyle karşımızda; Kanatsız Kuşlar, mizah ve kederin çın çın yankılandığı lirik bir yapıt... Karşı cins arasındaki aşkı, dostlukları ve dostların birbirlerine düşman olmak zorunda kaldıkları savaşın nasıl kişilsel bedeller ödettiğini dile getiren politik bir roman. Kanatsız Kuşlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde Güney Batı Anadolu’nun küçük bir sahil kasabasında yaşayan kuşaklar boyunca o topraklarda kök salmış -Müslüman Türkler, Hıristiyan Yunanlı ve Ermeni azınlıklar- zengin ve farklı kültürlerin öyküsü... Yerel özdeyişler üreten halk bilgesi çömlekçi İskender, çocukluklarından beri arkadaş olan Karatavuk; İskenderin’in oğlu ve Mehmetçik; birbirlerine ‘Kafir Efendi’ diye hitap eden iki farklı din mensubu Peder Kristoforos ve Abdulhamid Hoca; karısı zina suçu ile recm edilen toprak ağası ve kentin koruyucusu Rüstem Bey; Likya mezarlıklarında yaşayan ve korkunç görünümü nedeniyle ‘Köpek’ lakaplı bir adam; tüm dinlerin temsilcilerine ve Tanrı’ya lanetler savurarak ortalıkta dolanan ‘Gavur’ denilen bir diğer adam... De Bernieres’in kahramanlarıdır. Koşup oynayarak vakit geçirdikleri tepelerde Mehmetçik, okuma yazma bilmeyen Karatavuğa Yunan harfleriyle Türkçe yazı yazmasını öğretmektedir. Çocukluğundan beri yanından hiç ayrılamayan keçi çobanı İbrahim’in, güzelliği dillere destan Hıristiyan kızı Philothei’e duyduğu tutkulu aşk, genç adamın korkunç bir trajediye ve deliliğe sürüklemesine neden olacaktır. Bir süre sonra başlayan savaş kasabanın gençlerinin zorunlu askere gitmelerine neden olur. Gelibolu cephesinde savaşan Karatavuk, bu acımasızlığa yakından tanık oldukça masumiyetini yitirir. Genç askerlerin geride bıraktığı kasaba da savaştan payına düşeni alır. Savaş hiç vakit yitirmeden fanatik dindarlık ve milliyetçilik duygularını kamçılayarak su yüzüne çıkarır ve yüzyıllardır süre gelen barış ve ahenkli yaşamı yerle bir eder. Kanatsız Kuşlar ayrıca Kurtuluş Savaşı’nda ülkeyi istila eden batılı güçleri askeri dehası ile perişan ederek büyük zafer kazanan ve ülkeye yeni bir düzen getiren Mustafa Kemal’in de öyküsüdür. Tarihi gerçeklere dayanan, ama destansı anlatımıyla fazlasıyla insancıl, duygusal ve tensel ayrıntılarda büyüleyici çağrışımlar ifade eden Kanatsız Kuşlar tam bir zafer abidesidir.




BASINDA KANATSIZ KUŞLAR -

NELER SÖYLEDİLER?





Kanatsız Kuşlar


 E-Posta: zlivaneli@gazetevatan.com

Bundan önce çıkan romanı ''Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini'' bütün dünyada milyonlarca satış yapmış ama Yunanlıları da kızdırmıştı

Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
Bundan önce çıkan romanı "Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini" bütün dünyada milyonlarca satış yapmış ama Yunanlıları da kızdırmıştı.

Filme de alınan ve Nicholas Cage ile Penelope Cruz'un başrolleri paylaştıkları roman, Kefalonya Adası'ndaki turizmi patlatmıştı ama Yunan solu kitaba tepki göstermişti.

Louis de Bernieres şimdi bu yüzden mi bu kadar Türk yanlısı bir kitap yayınladı diye merak ediyorum doğrusu.

Kitap boyunca Yunanlılar eleştiriliyor.

Aslında sadece Yunanlılar değil, Ruslar, İngilizler, Almanlar, Kürtler, Araplar da bu üsluptan paylarını alıyor.

Bernieres Osmanlı'nın Bati'nın emperyal oyunlan nedeniyle dağıtıldığı süreçte Balkanlar'da ve Anadolu'da büyük bir Müslüman soykınmı yapıldığını öne sürüyor.

Ama kimse şikâyet etmediği ve uluslararası bir mesele haline getirmediği için bu katliamın sessizliğe gömüldüğünü söylüyor. 

Ermenilere uygulanan tehcir felâketinin sorumluluğunu ise kısmen Rusya'ya kısmen de Enver Paşa'ya yüklüyor.

Kitabın baş kahramanı ise Mustafa Kemal.

Olayların ve savaşların Fethiye yakınlarındaki Eskibahçe adlı kasabadaki izdüşümleri anlatılırken yazar sık sık anlatıyı kesiyor ve çocukluğundan itibaren Mustafa Kemal'in izini sürmeye koyuluyor.

Ona bir "yazgı adamı" diyor. 

Romanın en etkileyici bölümlerinden biri Çanakkale Savaşı.

Bernieres'in dedesi Arthur Kenneth Smithells İngiliz Kraliyet Deniz Tümeni Nelson Taburu mensubuymuş ve Gelibolu'da ağır yaralanmış.

Buna rağmen yazar savaşı Türk cephesi açısından anlatmayı tercih ediyor.

Romanın başında şöyle bir sunu yer alıyor: "Bu kitap, kapsadığı zaman dilimi içindeki olayların genel tablosu çerçevesinde, sayısız ölüm yürüyüşünün, iltica hareketinin, zulüm ve imha kampanyasının ve nüfus mübadelesinin kurbanı olmuş her milletten, milyonlarca sivilin mutsuz anısına ithaf edilmiştir."

Yazar bu sunuyu güçlendiren bir de şiiri koymuş kitabın başına:

Kyrzopoulos'un bir şiiri.
KEDİ
Yalıyordu
Açık teneke kutuyu
Saatler ve saatlerdir
Bilmeden
İçtiğinin
Kendi kanı olduğunu

Not: Kanatsız Kuşlar, Altın Kitaplar, Çeviren: Bahar Öcal Düzgören.

9 Temmuz 2013 Salı

KITAP ÖNERI - ISTILACI - Umit Murat Sen


ÇAĞDAŞ, GENÇ BİR YAZAR - 

BİR SOLUKTA OKUYACAĞINIZ NEFİS BİR KİTAP

Ümit Murat ŞEN

Efruz, kendisine tebessümle bakan ihtiyara:
Siz, siz de kimsiniz? diye sordu .
İhtiyar, soruya ellerini geçidin sonsuzluğuna doğru kaldırarak cevap verdi.
Ben, seni Kafa götürecek kişiyim.
Kafası allak bullak olmuştu Efruzun:
Nasıl yani? Kaf da neresi? diye sordu...
1509 İstanbul depreminde ortaya çıkan bir bebek ve bedeninde gizlediği büyük sır..
İstanbuldan Kaf Dağının gizemli topraklarına uzanan bir macera..

8 Temmuz 2013 Pazartesi

FARKINDALIĞIN ARDINA KADAR AÇIK KAPILARI - ÖZLEM AYTEK

Daldan dala konan kuşlar gibi, bir günden ertesi güne sıçrıyorum. Başımın arkasında gözlerim yok ama farkındayım olacakların. Sanki üç yüz altmış derece dönüyor başım.
Başlangıçlar ve sonlar birbirini kovalıyor ve çarkın böylesine hızla dönüşü farkındalıklarımızın kapılarını kanatlandırıyor. Birkaç gafil avlanıştan sonra dikkat kesiliyoruz. Leb demeden leblebiyi anlamaktan ötesinde: "şimdi 'leb' diyecek diyebiliyoruz. Ninelerimiz ve dedelerimizinki gibi masum değil kaygılarımız. Eller samimiyetle sıkılırken hatta kucaklaşırken coşkuyla, kafamızda binbir soru birbirini kovalıyor.
"Eti senin kemiği benim" diyerek emanet edemiyoruz artık çocuklarımızı. Gizli kameraların ağzı dili var, o sevgi dolu bakıcıların nasıl birer canavara dönüştüğünü, gafil avlanarak görüntülendikleri çekimlerde hepimiz izledik. Yediği içtiği ayrı gitmeyen dostların birbirlerine en ağır sözleri söylediğine, lanetler ve belalar eşliğinde bir daha görüşmemek üzere ayrıldıklarına her birimiz tanık olduk. İş yerlerinde sırtımızı sıvazlarken, arkamızı dönünce yaşanan ihanetler hepimizin başına geldi. Acımasızca dönen bu çarkın içinde her şeyin farkına varır olduk.
İnsan ilişkilerini taçlandıran ve karşılıklı olduğunda büyük bir orkestrada ahenkle dans eden sesler gibi eşsiz anlam ve güzellik katan bu farkındalık, yaşamla ilişkimizde de aynı esenliği bize sunuyor mu?
Yoksa ardına kadar açılan farkındalığımızın kapıları yepyeni kaygıları mı alıyor içeri...
Özlem Aytek

1 Temmuz 2013 Pazartesi

ÇOCUK KİTAP ÖNERİ - ÖZLEM AYTEK 'TEN ÇOCUKLARA

ÖZLEM AYTEK'TEN ÇOCUKLARA YEPYENİ BİR SET



CEREN’İN MUTFAĞI
Kolay, pratik tariflerle, çocuklarımızın kendi başlarına
sağlıklı yiyecekler hazırlayabilmesi, yemek pişirebilmesi, alışveriş
yapabilmesi ve yeni beceriler kazanabilmesi için tasarlanmış yepyeni bir kitap!

Çocuklar yeni lezzetleri keşfederken ilk mutfak deneyimlerini yaşayacak, eğlenecekler ve
öğrenecekler. Kitabımızda eğlenceli ve kolay tariflerden başka; alışveriş püfleri, yapılandırmacı ve yaratıcı eğitimi destekleyen eğlendirici hafıza ve zeka oyunları bulunmaktadır.

Kitabımızın sonundaki sayfalarda, çocuğumuzun kendi tariflerini hazırlamak gibi yaratıcı çalışmalar yapabileceği,sayfalara da yer verilmiştir.
Çocukların çok seveceği kitabımız görsel olarak da titizlikle hazırlanmıştır.






ÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Adı: Ceren'in Mutfağı

Yazarı: Özlem Aytek
Yayınevi: MERCEK
Sayfa sayısı: 48
Ebat: 19.5 x 27.5 cm





BUL - YARIŞ

Kelime, hece, harf oyunları ve eğlenceli bulmacalar! Zeka oyunları! İster tek başına bulmacaları çöz, istersen arkadaşlarınla yarış! Tercihini kendin yap! Bul yarış! Bol bol eğlen!
Titizlikle hazırlanmış kelime, hece, harf oyunları ve bulmacalardan oluşan, çocuğumuzun kelime hazinesinin genişlemesini, dil gelişiminin hızlanmasını, kendini ifade edebilme yeteneğinin gelişmesini hedefleyen yepyeni bir kitap!
Kitabımızdaki bulmaca ve oyunlar çocuğumuzun günlük yaşamındaki performansının yükselmesine, kavrama, hatırlama, problem çözme, hızlı bir şekilde alternatif çözümler üretebilme yeteneğinin artmasında, neden-sonuç ilişkisini en iyi şekilde kurabilmelerine, çevresinde olup bitenlerin farkına varabilme ve sorgulama yeteneğinin gelişmesine de katkıda bulunacaktır. Kitabımızdaki bulmaca ve oyunları çocuğumuz tek başına uygulayabileceği gibi arkadaşlarıyla birlikte, grup hâlinde eğlenceli bir yarış çıkarmayı da tercih edebilir. Kitabımızın sonundaki sayfalarda, çocuğumuzun kendi bulmacasını hazırlamak gibi yaratıcı çalışmalara da yer verilmiştir.
Görsel olarak da titizlikle hazırlanmış kitabımızı çocuklarınız çok sevecekler!


ÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Adı: Bul - Yarış
Yazarı: Özlem Aytek
Yayınevi: MERCEK
Sayfa sayısı: 48
Ebat: 19.5 x 27.5 cm





BİZİM KULÜP
Sevimli kahramanlarıyla, eğlenceli ve sürükleyici yepyeni bir kitap! Birbirini seven arkadaşların günlük yaşamı, yeni kurdukları kulüpleri ve projeleri!

Çevreye ve topluma duyarlı, gönüllü çalışma bilincine sahip, sorun çözen ve çözüm üreten, sosyal 
sorumluluk projeleri düzenleyebilen bireyler olarak yetişebilmesine katkıda bulunmak için 
tasarlanmış yepyeni bir ürün! Arkadaşlık ilişkileri, sorumluluk, yardımlaşma, saygı, sevgi gibi 
kavramların 
işlendiği, eğlenceli bir öykü!

Bu kitap çocuklarımızın ilk kulüp çalışmaları ve çeşitli projeler üretebilmeleri için de bir ilham kaynağı olacak. 
Görsel olarak da titizlikle hazırlanmış kitabımızı çocuklarınız çok sevecekler!

ÜRÜN ÖZELLİKLERİ
Adı: Bizim Kulüp
Yazarı: Özlem Aytek
Yayınevi: MERCEK
Sayfa sayısı: 48
Ebat: 19.5 x 27.5 cm

KİTAP ÖNERİ - MEHTAP ALTIN SARIOĞLU'NDAN GELİNKAYA VE ELENİ'NİN GÖZYAŞLARI

 
MEHTAP ALTIN SARIOĞLU - EĞİTİMCİ



 

Yurdumun birçok yerinde insanlar, teknolojinin evlere girmesi sonucu öğrenmişlerdir kendisinin hüzünlü hikâyesini.Belki acımışlar, belki de gelip görmek istemişlerdir.
Tıpkı Sis Dağı gibi, ona yapışık olan Gelinkayada yıllardır Karabörkü ve Kuş Köyünü beraber seyrederler.Karabörk merkezine tepeden, mahallerine karşıdan bakan Gelinkaya belki de ne sırlar saklar içinde. Dili olsa da bir konuşabilse...

 


Alanya Kalesi ile ilgili pek çok hikâye anlatılır.Bunlardan biri de Bizans Tekfuru Argilesin güzeller güzeli kızı Eleni ile ilgilidir.
Bu hikâyede efsanenin içinde yolculuk yaparak Eleninin duygularına ortak olacaksınız.Bir gün Alanyayı ve Alanya kalesini ziyaret ederseniz, orada Eleninin varlığını hissedeceksiniz.Belki siz de defne ve nar ağaçları arasında yağmurlu bir güne rastlar, yağmurla birlikte Eleninin gözyaşlarına şahit olursunuz.Gözlerinizi kapattığınızda yağmurun sesine karışan hıçkırıkları duyabilirsiniz.




KİTAP ÖNERİ - CARİYE - YÜCEL KAYA







YÜCEL KAYA ARAŞTIRDI, KURGULADI VE YAZDI

CARİYE
UĞRUNA SAVAŞILAN GÖZDE...















ROMANIN KISA ÖZETİ
Dördüncü Murat'ın ölümü ile birlikte 1. İbrahim hapis edildiği kafesten çıkarak Osmanlı tahtına oturur. Padişah İbrahim'den başka Osmanlı hanedanlığında hiç bir erkek yoktur. Kösem Sultan Hanedanlığın soyunun devam etmesi için elinden gelen her şeyi yapar. Dört bir yana haber göndererek dünyanın en güzel kızlarının seçilip Osmanlı haremine gönderilmesini talep eder.

Sophira Gürcistandan kaçırılmış Kırıma satılmış genç bir kızdır. Kırımda yüzbinlerce kız arasından en güzeli seçilerek Osmanlı sarayına gönderilir. Padişah cariyelerin içinden ilk onunla birlikte olur. Nadya (Hatice Turhan Sultan), Saliha Dilaşup ve Gülbeden yine padişahın gözde cariyeleridir.
İlk Zafirenin bir oğlu olur, ardından Hatice Turhan'ın da çocuğu dünyaya gelir. Zafirenin erken doğum yapması sarayda dedikodular oluşmasına neden olur. Ve çocuğa Piç Osman ismi takılır. Padişah Zafireyi oğlunu ve Sümbül ağayı Mısıra sürgün eder.




ZAFİRE (SOPHİRA) KİMDİR?

Saraydaki hiç bir cariyenin hayatı Zafireninki kadar macera dolu geçmemiştir.

Image 2O yeryüzünün en güzel kızıydı. Ay parçası gibi ifade edilen 200.000 kızın arasından en güzeli seçilerek 1641 yılında Giray Han tarafından Osmanlı sarayına gönderildi.
Kadın olsun, erkek olsun ya da hadım edilmiş erkek olsun gören herkes ona aşık oldu.
Osmanlı Hanedanlığı’nda tek erkek olan ve hiçbir kızla ilgilenmeyen Sultan İbrahim Han ilk onu görünce kadınlara ilgi duymaya başladı. 
Kırım’da Dimitri ile birlikte olması Oğlunun Padişah olmasını ve kendisinin de Valide Sultan olmasını engelledi. Mısır’a sürgün edildi. Malta Korsanlarının eline düştü, Hanya Fatihi Yusuf Paşa’yı sevdi. 
Oğlu Osman elinden alınarak Vatikan’a götürüldü. Tüm sevdikleri öldü. Gülbeden’i zindandan son günde kurtararak Gürcistan’a götürdü.
Oğlu Osman’ı bir daha hiç göremedi. Ömrünün sonuna kadar Gudauta’da yaşadı.



ROMANDA GEÇEN TARİHİ KİŞİLİKLER

Cariye Zafire (Sophira)

Image 1

Yeryüzüne daha önce onun kadar güzel bir kız dünyaya gelmedi.
1641 yılında Giray Han tarafından Osmanlı sarayına gönderildi.
Kadın olsun, erkek olsun ya da hadım edilmiş erkek olsun gören herkes ona aşık oldu.
Osmanlı Hanedanlığı’nda tek erkek olan ve hiçbir kızla ilgilenmeyen Sultan İbrahim Han ilk onu görünce kadınlara ilgi duymaya başladı.
Kırım’da Dimitri ile birlikte olması Oğlunun Padişah olmasını ve kendisinin de Valide Sultan olmasını engelledi. Mısır’a sürgün edildi. Malta Korsanlarının eline düştü, Hanya Fatihi Yusuf Paşa’yı deli gibi sevdi.
Oğlu Osman elinden alınarak Vatikan’a götürüldü. Tüm sevdikleri öldü. Gülbeden’i zindandan son günde kurtararak G
ürcistan’a götürdü.



Padişah Birinci İbrahim
Image 1


Dördüncü Murat’ın ölümü ile birlikte 8 Şubat 1640 yılında hapsedildiği kafesten alınarak Osmanlı İmparatorluğunun 18. Padişahı olarak tahta oturdu. Sümbül Ağa ile Zafire’yi kaçıran Malta korsanlarına karşı açmış olduğu ve 24 yıl süren Girit savaşı Birinci İbrahim’in en önemli icraatı oldu. 8 Ağustos 1648 yılında tahtından indirilerek bir cariyesi ile birlikte sarayın odalarından birine kapatılarak kapının kilidine de kurşun döküldü. On gün sonra (18 Ağustos 1648) buradan çıkartılıp boğularak öldürüldü.





Mahpeyker Kösem Sultan

Image 1
1590 yılında Bosna’da doğdu. Asıl adı Anastasya… Sultan Ahmet’in eşi, Dördüncü Murat ve Birinci İbrahim’in annesi...
Kocası Birinci Ahmet öldükten sonra, 1. Mustafa, Genç Osman, Dördüncü Murat, Birinci İbrahim ve torunu Dördüncü Mehmet döneminde devlet işlerinde önemli etkinliklerde bulundu. Deli İbrahim ismiyle anılan Birinci İbrahim’in Osmanlı hanedanlığının tek erkek evladı olması nedeniyle İbrahim’in kısa sürede çocuk sahibi olması için dünyanın çeşitli bölgelerinden güzel cariyeler bularak getirtti.
Dördüncü Mehmet’in tahta oturmasından sonra gelini Hatice Turhan ile anlaşmazlığa düştü ve Devlet işlerine fazla karışması nedeniyle 1651 yılında Hatice Turhan tarafından boğdurularak öldürüldü.



Hatice Turhan Sultan (Nadya)


Image 1


Sultan Birinci İbrahim’in cariyesi ve padişah Dördüncü Mehmet’in annesi...Asıl adı Nadya olan Hatice Turhan Sultan 14 yaşında Kırım askerleri tarafından esir alındı. Osmanlı sarayına Cariye olarak gönderilen Nadya hamile kalarak Dördüncü Mehmet’i dünyaya getirdi. 8 Ağustos 1648 yılında Kayınvalidesi Kösem Sultan ile birlikte Padişah Birinci İbrahim’i tahtından indirip kafese attırdı ve 6 yaşındaki oğlu Mehmet’i tahta oturttu. Turhan Sultan 1683 yılında öldü. Kendi yaptırdığı Sirkeci’deki Yeni Cami yanına defnedildi




Zafire Oğlu Osman (Pedro Ottoman)


Image 1

16 Kasım 1641 yılında doğdu. Annesi Zafire’nin erken doğum yapması nedeniyle Birinci İbrahim’in çocuğu olmadığı ileri sürüldü. Dedikodular artınca Padişah onu, annesi Zafire’yi ve Kızlarağası Sümbül Ağa’yı Mısır’a gönderdi. 

Malta Korsanları tarafından 1645 yılında esir alınarak Vatikan’a gönderilip vaftiz edildi. Osman’a, Domenico Ottomano ismi takıldı. Bir Hıristiyan olarak yetiştirilen Osman, Avrupa’daki Krallar tarafından ilgi odağı oldu. Dördüncü Mehmet tahta oturduğunda Batı dünyası Mehmet’i Osmanlının veliahdı olarak tanımayıp Zafire oğlu Osman’ın Osmanlının Varisi olduğunu iddia ettiler.




Nadinli Yusuf (Yusuf Paşa)

Image 1


Zafire’nin Malta korsanları tarafından esir edildiği duyulunca Padişah Birinci İbrahim tarafından Kaptan-ı Derya’nın başına getirilerek Girit savaşına gönderildi.
Yusuf Paşa 1645 yılında Girit’in Hanya kalesini fethetti ve adı Hanya Fatihi olarak anıldı. İstanbul’a geldiğinde törenler ile karşılanan Yusuf Paşa Padişah tarafından en büyük görev olan Sadrazamlığa atandı.
Yusuf Paşa bu görevi kabul etmedi. Padişah bu kez Girit savaşı için onu Başkomutan ilan etti. Yusuf Paşa mevsimin kış olduğunu ileri sürerek bu görevi de kabul etmedi. Aynı yıl Kurban Bayramında Padişah tarafından boğularak öldürüldü.





Padişah Dördüncü Mehmet

Image 1Rus asıllı Nadya’nın (Hatice Turhan Sultan) çocuğu olarak Zafire oğlu Osman’dan iki ay sonra 2 Ocak 1642 yılında doğarak ikinci şehzade oldu. Annesi’nin hasta olması nedeniyle iki yıl Zafire ona sütanneliği yaptı. Zafire ile Osman’ın sürgün edilmesinin ardından tahtın tek varisi olarak kaldı.
8 Ağustos 1648 yılında babası kafese hapsedildiğinde Osmanlı imparatorluğunun 19. padişahı olarak 6 yaşında tahta oturdu. Babası tarafından havuza fırlatıldığında başı mermer fıskiyeye çarpmış ve alnında derin bir yara oluşmuştu. O yara izi ömür boyu alnından silinmedi. Avcı Mehmet unvanı ile anılan dördüncü Mehmet 8 Kasım 1687 tarihinde tahttan indirilerek Saliha Dilaşup’un oğlu Süleyman onun yerine getirildi.

Sümbül Ağa
Image 1
Çocuk yaşta iken Habeşistan’dan getirilerek hadım edildi. Çok güzel ve zeki olması nedeniyle saraya alındı. 1. Ahmet, 1. Mustafa ve Dördüncü Murat döneminde sarayda yetişerek önemli görevlerde bulundu. Birinci İbrahim’in tahta geçmesinden sonra Valide Sultan (Kösem) tarafından sarayın en önemli görevi olan Kızlarağası görevine atandı.
Zafire’nin erken doğum yapması nedeniyle Mısır’a sürgün edildi. Yolda Malta korsanlarının saldırısına uğradı. Zafire ile Osman korsanlara esir düşerken Sümbül Ağa öldürüldü.




Dimitri Tatanashvili
Image 1



Gürcistan’da yetişmiş bir bürokrat. Genç yaşta Kırım Hanlığına elçi olarak gönderildi. 1640-48 yılları arasında Gürcistan’ın Kırım’lılar tarafından saldırıya uğramasının ardından geri dönerek iç karışıklıkların giderilmesinde önemli görevlerde bulundu. Karmaşa içerisindeki Gürcistan çeşitli prenslikler tarafından yönetilmeye başladığında 1649 yılında bir suikast sonucu öldürüldü.




Gülbeden (Verenico)
Image 1

Asıl adı Veronico olan Gürcü asıllı Gülbeden, Kırımlılar tarafından esir edilerek Hansaray’a götürüldü. Zafire, Nadya (Turhan Sultan) ile birlikte on binlerce kız arasından seçilerek Osmanlı Padişahı Birinci İbrahim’e cariye olarak hediye edildi. Uzun yıllar padişahın gözdesi olarak kaldı. Birinci İbrahim tahttan indirilip kafese atılınca Padişah’ın yanına o da konuldu. 17 Ağustos 1648 yılında padişah boğdurulmadan bir gün önce Hatice Turhan Sultan tarafından kafesten kurtarılarak serbest bırakıldı.
Ömrünün sonuna kadar Gürcistan’ın Gudauta şehrinde Zafire ile birlikte yaşadı.




Yazar:Yücel Kaya 
Sayfa Sayısı: 540
Dili: Türkçe
Yayınevi: Marka Yayınları 
Fiyatı:
Cariye romanı D&R ve diğer seçkin kitapçılarda satışa sunulmuştur. İnternet ortamından sipariş vermek isteyen okurlarımız aşağıdaki adreslerden temin edebilirler.
Mail Adresi:
yucelkaya34@hotmail.com
www.yucelkaya.com

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *